5 Temmuz 2014 Cumartesi

Futbolun Avrupa’daki Finansal Gücü ve Sportif Başarılar



Dünyadaki tüm insanları birleştiren ve aynı insani duyguları sağlayan evrensel bir spor olan futbol, evrimleşerek, sonucu yeşil sahalarda belirlenen bir oyun olmaktan başlayıp bugün dev bir endüstriye dönüşmüştür.

Deloitte’ un her yıl yaptığı futbol para ligi araştırmasına göre 2006 yılında Avrupa futbolunun finansal büyüklüğü 12,6 milyar Euro[1] olarak hesaplanmıştır. Aynı araştırmada beş büyük lig olarak kabul edilen: Almanya Budensliga, İspanya La liga, İtalya Seri A, İngiltere Premier Lig, Fransa Lig 1 liglerinin toplam finansal büyüklüğü, toplam Avrupa futbolunun finansal büyüklüğünün % 53’ünü ( 6,7 milyar avro) oluşturmaktadır.




Türkiye’de futbolun finansal büyüklüğü yaklaşık 400 milyon avro civarındadır. Bu büyüklük Avrupa futbol büyüklüğünün % 3 ‘üne denk gelmektedir.


Milyar Euro
Toplam içindeki payı
Toplam Avrupa Futbol Finansal Büyüklüğü (Euro)
12,6
% 100
İngiltere Premier Ligi
2
% 15
İtalya Serie A
1,4
% 11
İspanya La liga
1,2
% 9
Almanya Bundes Liga
1,2
% 9
Fransa Lig 1
0,9
% 7
Türkiye Süper Lig
0,4
% 3
Diğer 46 Lig Toplamı
5,5
% 43


Futbol =Para=Güç denkleminde bakıldığında evrimleşen futbolda parasal güç, kulüpleri başarıdan başarıya götürmektedir. Başarılarla artan çekicilik sponsorluk, merchandising, tv yayın bedeli, federasyon katkı payları, reklâm ve diğer gelirleri artırmaktadır.


UEFA tarihine baktığımızda beş büyük ligin finansal gücünü nereden aldığı sportif başarıları ile görülmektedir. Avrupa futbol para liginin yarısından fazlasını oluşturan 5 büyük lig ve takımlarının başarıları, sportif başarının pazarlanarak ne kadar büyük bir güç yaratabileceğini göstermektedir. Bu döngüde sportif başarının paraya dönüştürülmesi finansal gücü, finansal güç ise sportif başarıyı ortaya çıkarmaktadır.

Aşağıdaki tabloda 1955–2007 yılları arasında şampiyonlar ligi şampiyonluğu kazanan ülkelere bakıldığında 52 şampiyonanın 39 ‘u ( % 75) beş büyük lige ait takımlar tarafından kazanılmıştır. Aşağıdaki tabloda yer almayan Hollanda 3 takım ile 6 şampiyonluk ve Portekiz 2 takım ile 4 şampiyonluk yaşamasına rağmen finansal açıdan beş büyük lige girememiştir. Buradan da anlaşılacağı üzere pazarlanamayan sportif başarının finansal bir güç sağlayamadığı görülmektedir. Şampiyonlar ligi ve UEFA kupası sahibi ülkelere bakıldığında Fransa’nın hemen hemen hiç varlık gösterememesine rağmen ligine ait katma değer yaratmadaki gücü ile finansal büyüklükte ilk beşte yer almaktadır.

1955–2007 Yılları Arası UEFA Şampiyonlar Ligi [2]
Ülke
Şampiyonluk
Şampiyonluk Kazanan Takım Sayısı
İtalya
11
3
İspanya
11
2
İngiltere
10
4
Almanya
6
3
Fransa
1
1*
Toplam
52
22

* 92-93 yılında AC Milan’ı yenerek şampiyon olan Marsilya’dan şikeden dolayı kupa geri alınmıştır. Ancak UEFA’nın resmi sitesinde o yılın kazanını olarak görülmektedir.

Aşağıdaki tabloda da benzer bir durum söz konusudur. 1972–2007 yılları arasında UEFA kupası kazan ülkelere bakıldığında beş büyük ligin  (Fransa hariç) takımlarına ait şampiyonluk sayısı şampiyonluk toplam 36 şampiyonluğun % 72 sini oluşturmaktadır. Her iki şampiyonada da UEFA’ya bağlı 52 ülkede arasındaki beş ülke ligi ortalama  % 70 başarı göstermiş ve şampiyonluk kazanan ülkelerden en az iki ya da üç farklı takım mutlu sona ulaşmıştır.

Farklı takımların şampiyon olması o lige ait kalitesini de göstermektedir. Farklı takımların bir ligde şampiyon olması futbolun kalitesinin de yüksek olduğu anlamına gelmektedir. Bugün Avrupa liglerinde şampiyon olan takımların çokluğuna bakıldığında bu yaklaşım net bir şekilde görülmektedir ayrıca bu kalite futbol pastasını daha da büyütmektedir.

1972–2007 Yılları Arası UEFA Kupası[3]
Ülke
Şampiyonluk
Şampiyonluk Kazanan Takım Sayısı
İtalya
9
4
İspanya
5
3
İngiltere
6
3
Almanya
6
5
Fransa
-
-
Toplam
36
23


Sportif başarının derecelendiği FIFA’ nın ülke sıralamasına bakıldığında ise beş büyük lig içinde İngiltere finansal gücünün aksine 11. sırada yer almıştır. Buradan çıkabilecek bir sonuç ise İngiltere dışında kalan diğer 4 ülke liginin sportif başarılarının güçlü olduğu buna bağlı bir finansal güce sahip olduğudur. İngiltere ise başarısından fazla finansal güç elde etmiş olarak görülmektedir.

    

FIFA Ülke Sıralamaları  (05.08)[4]
Ülke
Sıralama
İtalya
3
İspanya
4
Almanya
5
Fransa
7
İngiltere
11
Türkiye
25



Yakalanan sportif başarı kadar yakalanmamış sportif başarı da finansal güce çevirebilir.  Dünyanın en fazla gelir elde eden kulübü olan Real Madrid geçmiş başarılarını: Şampiyonlar ligini 9 kere kazanarak en çok kazanan takım, İspanya liginin 31 kupa ile en çok kazanan takımı, finansal gücüne aktararak gelecekteki sportif başarılarına zemin hazırlamaktadır. Şüphesiz bu sportif başarılar stratejik pazarlamanın yardımı ile finansal çıktı haline gelmektedir. 2001–2007 yılı Real Madrid’in sportif ve finansal performansı karşılaştırıldığında 2002 yılında Avrupa’da yakalamış olduğu başarı ivmesi ile kıtalararası şampiyonluğu da göğüsleyen Real Madrid daha sonraki yıllarda ‘Galacticos’ stratejinin devreye sokarak birçok yıldız oyuncuyu transfer etti. Bu transferler neticesinde takım geçmiş yıllarındaki başarıları yakalayamasa da yıldız oyuncuları, dünya çapında taraftarları ve artan gelirleri ile geçmişin mirasını efektif bir şekilde kullanarak finansal anlamda dünyanın en zengin kulübü oldu. Uzman yorumculardan birinin ironik bir şekilde söylediği gibi “Biz 9 defa Avrupa Kupası’nı kazandık, o halde en iyi biziz. Geldiğiniz için teşekkürler, bir t-shirt alın!”  yaklaşımı Real Madrid’i şu an dünyanın en zengin kulübü yapıyor.



Yıllara Göre Gelir[5]
Yıllara Göre Başarı[6]

Gelir
Milyon Euro
Şampiyonlar Ligi
Kıtalararası Kupa
İspanya Ligi
Süper Kupa
2001-2002[7]
236
o
o

o
2002-2003
252


o

2003-2004
275,7




2005-2006
292,2




2006-2007
351


o




Avrupa’nın bir ünlü futbol kulübü olan Barcelona iflastan dönüşe yönelik belirlediği ‘Mavi Fil’ stratejisi ile iflastan marka değeri yüksek bir kulüp haline gelmiştir.


İflastan Kurtuluş Öyküsü: BARÇA

Barça modeli: “ Barcelona’nın 2003 yılı öncesine kadar inanılmaz bir borcu vardı. Tam olarak 230 milyon Euro... Hiçbir sportif başarı yok, inanılmaz bir kutuplaşma, inanılmaz bir ayrılıkçılık var ve klüp sosyal çalkantı içinde. Yönetim de bunu yönetemiyor. Çözüm çalışması, 2000 yılında başlıyor ve 2003 yılında ilk meyvelerini veriyor: Blue Elephant. Yani Mavi Fil hareketi. Bu hareketi başlatan ise şimdiki başkan La Porta ve yedi arkadaşı. Bunlar Barcelona’nın önde gelen ailelerinin çocukları ve Katalanlar, biraz da milliyetçiler. Diyorlar ki, “Barcelona bizim milli takımımız böylesine bir tablo bizi üzüyor. Öyleyse ne yapmamız lazım?” Çareyi yönetime gelmekte buluyorlar ve 2000 yılında işe girişiyorlar. Güzel bir dilekçe yazıyorlar, 5bin kişi imzalıyor ve kulübün başkanı istifa ediyor. Seçimlere giriliyor ama istifa eden başkanın ikinci adamı karşısına çıkan Passat’ın ekibinde yer alıyorlar. Passat’da başarısız olunca yine dilekçe mekanizması devreye giriyor ve yine istifa, yine seçimler. La Porta ve arkadaşları işlerini bırakıyorlar 6 ay boyunca inanılmaz bir iş planı yapılıyor. Mükemmel bir seçim ve iletişim stratejisi oluşturarak seçimleri kazanıyorlar. Hem de kendilerine hiç şans tanınmayan bir seçimde %54 gibi bi oy oranıyla...  Sonra ise işe koyuluyorlar. Belli bazı rasyoları kullanıyorlar. Bu sektörde ücret/ciro rasyosu çok önemli. Yani futbol takımının idari kadrosunun giderleri ki buna transfer harcamaları ve maç başına alınan prim/ toplam gelir de dahil, bu oran  %50’yi aşamaz diyorlar. Bu rasyo Türkiye’de %80’lere ulaşmış durumda. Gelir gider dengesini kuruyorlar. Bir yıldız futbolcu ve iyi bir teknik direktör alıyorlar ve takım oyunu oynayacak bir ekip kuruyorlar. Sonra 230 milyon Euro’luk borç için bankalarla pazarlık ediyorlar, faizlerini düşürüyorlar ana parayı da 5 yıl vadeye bölerek kulüpü rahatlatıyorlar. Sonrasında fark ediyorlar ki, kulüp yönetimi iyice köhneleşmiş. Yani profesyonel kadro birinin kardeşi, birinin kuzeni... Herkesi işten çıkarıp bir yıl boyunca kendileri çalışıyorlar, bir yıl sonra da işi en profesyonellere bırakıyorlar. Mesela pazarlamanın başına Nike’ın Barselona’daki pazarlama müdürünü alıyorlar. Olaya şirket gibi yaklaşıyorlar. Sonuç olarak vizyoner bir takım oluşturuyorlar. İşe başladıkları dönemde yani 2002-2003 sezonunda 123 milyon gelirle Avrupa’da 10’uncu büyük kulüpken, bugün Real Madrid’in hemen arkasından 5 milyon Euro farkla Avrupa’nın en büyük ikinci Kulübü oluyorlar. Hem de kar yaratarak. Kulübün borcu bir yılda sıfırlanıyor. Bu sportif başarıya da yansıyor.  İki kere İspanya şampiyonu, bir kere de Şampiyonlar Ligi şampiyonu oluyorlar...”[8] 
















[1]:www.deloitte.com/dtt/press_release/0,1014,cid%25253D160232,00.html+european+football+total+income&hl=tr&ct=clnk&cd=1&gl=tr

[2]  http://www.uefa.com/competitions/ucl/history/index.html
[3] http://www.uefa.com/competitions/uefacup/history/index.html
[4] http://www.fifa.com/worldfootball/ranking/lastranking/gender=m/fullranking.html
[5] Deloitte Football Money League 04/05/6
[6] www.realmadrid.com
[7] European football istatistik
[8] Platin, Ocak 2008


100 Yıllık Derbiler Her Kulübe Nasip Olmuyor

Daha önce kapalı farklı platformlarda yazdığım eski yazılarımı geçte olsa yayınlamaya başlıyorum. Bunlardan ilki '100 Yıllık Derbiler' ve arkasındaki rekabeti yaratan politik, ekonomik nedenler....



100 Yıllık Derbiler her Kulübe Nasip Olmuyor..

World Soccer[1] Magazine  adlı derginin  yaptığı ankete göre dünyadaki en büyük 4 derbi ;

1. Real Madrid-Barcelona 
2. Boca-River
3. Celtic-Rangers
4. Galatasaray-Fenerbahce

Başka bir çalışmaya göre ise[2] 
1. Galatasaray-Fenerbahce
2. Boca- River
3. Celtic-Rangers
4. Olympiakos - Panathinakios
olarak değerlendiriliyor.

Derbiler her ne kadar o şehrin karnaval günlerinden biri olsa da dünyadaki en büyük 4 derbinin ardında yatan
sebep sadece sportif başarıyı sağlayabilmek değil.

Derbinin ana tanımı aynı şehri temsil eden iki takımın karşılaşmasıdır. Dünyadaki en büyük derbi olarak kabul edilen Real Madrid –Barcelona derbisi ise bu tanımdan biraz farklıdır iki ayrı şehrin takımları olmalarına karşın ‘El Classico’ olarak tabir edilen büyük karşılaşma olarak kabul edilmektedir. Bu mücadele daha önce de bahsettiğim gibi sadece sportif başarıyı elde etmek için değildir zira bu mücadele sosyolojik ve politik sebeplerden dolayı yaşanan İspanyol - Katalan kimlik çatışmasının modern yollarla yapılan savaşıdır bir bakıma..


Biri İspanyayı temsil eden diğeri ise Katalanyayı temsil eden farklı kültürlerin yeşil saha savaşı, dünyaca ünlü birçok yeteneğin ortaya koyduğu  ve keyif veren üst düzey bir oyun olmasından dolayı, bugün dünyada milyonların izlediği bir derbi haline gelmiştir[3]. Her ne kadar 100 yıllık bir geçmişi olmasa da ( İlk derbi 1929 yılında Barcelona da oynanmıştır[4])



İkinci büyük derbi Boca Juniors – River Plate derbisi ise ‘Super Clasico’ olarak tanımlanmaktadır. ‘Super’ sıfatının yer almasının nedeni Arjintinin en büyük iki klubünün karşılaşmasından gelmektedir. Buenos Aires ın liman bölgesine yakın yerde kurulmuş olan bu takımlar arasındaki 1913 yılından beri devam eden derbi, işçi sınıfı (Boca) ile üst sınıfın (River)rekabeti olarak görülmektedir.Şu an her iki klubunde tüm sınıflardan taraftarları bulunmaktadır.

Celtic –Rangers  derbisi en büyük üçüncü derbi olmasına karşın aynı şehirde yaşayan farklı mezhep mensuplarının ( Katolik Vs Protestan) da karşılaşması özelliğini taşımaktadır. Bundan dolayı futbol haricinde başka anlamlar yüklenen bir derbi olma özelliği taşımaktadır. Bu derbi belki de dünyadaki en köklü derbi olma özelliğini de taşımaktadır ( 1888 ‘ den beri )

 Celtic- Rangers Taraftarları[5]

Dünyadaki en büyük 4. derbi olarak listede yer alan FB –GS derbisine baktığımızda bahsedilen diğer derbiler gibi politik, dini ve sosyo ekonomik sebeplere dayalı belirgin bir rekabetten söz edemeyiz. Belki de iki klubün kulüp kültürleri ( Galatasaray Lisesi ) ve lokasyonları (Anadolu – Avrupa) ilk yıllarda bu rekabeti ortaya çıkarsa da günümüzdeki rekabet buna bağlı değildir.( En azından öyle görüyorum).Her iki kulubünde her siyasi görüşten her din mezhep etnik kökenden her sosyo ekonomik sınıftan taraftarları bulunmaktadır. Bu derbiyi derbi yapan sportif başarı yolu ile taraftarların kendilerini diğer tarafa göre üstün görmeleridir.



Derbi
Spor Dışı Sebep
Dünya Sıralaması[6]
Tarih
Real Madrid -Barca
Politik ,kültürel
Real Madrid (48)
Barcelona (4)
1929
Boca J. – River P.
Sosyo Ekonomik
Boca Juniors (5)
River Plate ( 32)
1913
Celtic - Rangers
Dini ,Politik
Celtic (80)
Rangers (21)
1888
Fenerbahce -Galatasaray
YOK
Fenerbahce (29)
Galatasaray (49)
1909

Görüldüğü gibi spor dışı rekabet yaratan hiçbir sebep Fenerbahce –Galatasaray arasında yok . Dünyadaki en önemli 4 derbiden biri olan, bu dörtlü içerisinde 100. yılını kutlama fırsatı yakalamış ikinci takım . İlk takım Celtic- Rangers, yaptığım araştırmaya göre hiçbir şekilde kutlama gerçekleştirmemiş yani 100 yılında bu rekabeti kutlama şansı yakalamış ve dünyadaki klüplere örnek olabilecek bir ilki uygulama şansına sahip bir durumdayız belkide ( Durumdaydık ancak üzerinden 5 yıl geçti...)

Ocak 2009  yani ilk derbinin yapıldığı ilk günün üzerinden 100 Yıl geçti fakat böylesi bir kutlamayı bir güne sığdırmaktansa 1 yıla yayılmış bir kutlama programı yapılarak derbiler güzeli daha anlamlı getirilebilir.



[5] http://black47.com/forum/viewtopic.php?t=4562
[6] http://www.iffhs.de/?10f42e00fa2d17f73702fa3016e23c17f7370eff3702bb1c2bbb6f28f53512